28 Haziran 2011 Salı

'Dürüstlüğümüz beş para etmiyor ama elimizdeki tek şey de bu.
Ruhumuzun en küçük parçası. Ama o küçücük parçanın içinde özgürüz.
Burada öleceğim. En küçük hücreme kadar çürüyeceğim. Her parçam çürüyecek ama bir tek parça hariç. Bir parça.
Küçük ve kırılgan ve yaşamda sahip olmaya değer tek şey.
Asla kaybetmemeliyiz veya vermemeliyiz. Elimizden almalarına asla razı olmamalıyız. Her kimsen, umarım, bu yerden kaçarsın.
Umarım dünya değişir ve her şey iyiye gider. Ama en çok şunu anlamanı umuyorum: seni tanımasam bile, ve seninle hiç karşılaşmasak, birlikte gülmesek, ağlamasak, seni öpmesem bile... Seni seviyorum. Seni tüm kalbimle seviyorum.'

23 Haziran 2011 Perşembe

(...)


Hep aynı sessizlikle geliyor gece…
Hep aynı yalan dolan masalları dinliyorum yine…
Hep aynı yüzler, hep aynı sesler peşimde…
Anlatamıyorum, inandıramıyorum kendime…
Sen benim yarım kalan cümlelerimsin…
Hiç söyleyemediğim, söylemediğim o sözlerim…
Sen benim hiç ısınmayan ellerimsin…
Hiç unutamayan, unutmayan o kalbim…

Sen benim eksik kalan yerimsin…
Kapattığım pencereler, güneşlere çektiğim o perdelerim…
Sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin…
Kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim…
Sen benim terk ettiğim şehirlerimsin…
Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim…
Sen benim kovulduğum cennetimsin!
Eğdiğim yüzüm, sövdüğüm aydınlığa hiç açamadığım gözlerim. 
Cem Adrian

21 Haziran 2011 Salı

Yine Yeniden !

Gecenin geç bir vaktinde yazıyorum sana bu satırları...Muhtemelen kapadın gözlerini uykuya.Renkli rüyalardan geçiyorsun.Rüyaların benle dolsun!Her zamankinden farklı bir güne uyandım bugün.İkimiz içinde fazlaca mühim bir güneee.Neyse ki atlattık.(:Dilerim yeni bir başlangıç olur ikimiz içinde.Ya da son.Ne olursa olsun yeni bir başlangıca şahitlik edecek kalplerimiz.Velhasılı nokta cümlenin kıyameti değil,yeni cümleler kurmak için hayata olması gereken.Sabır noktası belki bilemiyorum.Lakin her son yeni bir başlangıca gebe.

Çok bekledik bugünü...Açıkçası sabırla beklediğimi söyleyemeyeceğim.Beklemek yoruyordu çünkü beni.Beklemek ve belirsizlik.Beklerken umutlarımı yitiriyordum,eksiltiyordum.Ve elimde kalanlar gidenlerden hep daha az çıkıyordu.Kendim kendimi sömürdüm ben hep!Bu yüzden öfkem azalmıyor,hırçınlığım durulmuyor!İçimde çoğalıyor.Ben de şaşırıyorum bu hallerime...Alıştığımın dışında bir ben var çünkü.Ama şunu da biliyorum,bu ben şu haline alıştığı için var.'Alışmak gelişmenin önündeki en büyük engel.'Bazen göremiyor insan,yanılıyor.Yanıldıkça yenilenirdim ben eskiden...Yeni bir ben arardım içimde.Yamardım yanıldığımı içimdeki yeniyle.

Diyorsun ya umudumsun.Kendime umuttum ben hep.Yaşarken umut doluydum.Alı ,moru,yeşili seçerdi gözlerim renklerden.Baktığımı görürdüm.Gördüğümü ve gördüğümün ötesini severdim,üstelik.Tek amacım kurtulmak sıyrılmak şu düşüncelerden.Hep sana uzanıyor ellerim,hep sana dokunmak istiyor.Çünkü biliyorum şifa sensin gönlüme.Bugün dedim ya neden bu kadar düşüyorum üstüne.Beni iyi edecek olan sende.Sınanıyorum.İsyanlarda değil,imtihanlardayım.Bunun bilincinde olmak ne güzel !Herşeye rağmen başımda aklım ;)Hiçbir şey boşuna değil!Sayfaları boşa çevirmedim ben.Bazen aksini söylesem de mutluyum.Senle doluyum.

 Hiçbir şeyin iyiye gittiği yok !Ama ben sana sahibim ,daha ne isterim ki ama değil mi ?Sana umut vaad ediyorum ve bugününü yaşanır kılacağıma söz veriyorum :)Evet ben yapacağım bunların hepsini .)Seni çok seviyorum dostum !.)Dostluğumuzun öyle bir noktasındayız ki!Ben ilk defa kendimden çok güveniyorum bir insan evladına...Aynı anda birden çok duygunun içinden geçiyorum.Bazı dostlukların zamana ihtiyacı varmış ve sınava...Artık böyle düşünüyorum.Bu zaman içinde demlendi dostluğumuz.Ve dedim ya başta da inanmıyorum bunları boşuna yaşadığıma.Dostluğumuzu da sınadık biz aslında.Huzura erdim.Bir yanım öyle mutlu ki ödüm kopuyor yitireceğim diye..

Ama bana bunu veren sensin,içimdeki mutluluğa sebep sensin.Teşekkür ederim.Hep güzel baktın bana.Güzel gördün beni.Ben adını iyilik koydum ,sen sevgi...Hep böyle kal ,olduğun gibi.Temiz bak,gördüğünü sev.Ellerin hep uzansın bana...Cümlelerin toparlasın ,kaldırsın beni düştüğüm yerden...Rabbim gönlünü gönlümden ayrı düşürmesin!Hayatımı değerli kılan bana ait cümlelerin...Başlıbaşına bir dünyayız biz.Artık sesinin rengini biliyorum.Ve öğrenmeye devam edeceğim.Sen de ben varlığımı görüyorum !Aynı kişiyiz aslında biz farklı bedenlerde.Ve rabbim kendimi tanıyayım diye başka bir surette çıkardı karşıma seni.Sen de vesileydin benim ömrüme...

18 Haziran 2011 Cumartesi

Sevdikçe Daha Güzelsin Sevildikçe En Güzel !



Herkese susuyorum şu günlerde...Kendime bile !Ama sana anlatmak istiyorum,sana ağlamak,susmamak sana...Balkona çıktım ,hırçın bir rüzgar saçlarımda şimdi...En çok içimde ama rüzgar...İçimi darmadağın etmekte...Uykularımı bölmekte,acıdan kıvrandırmakta beni...Ve bir ben var benden öte...Görüyorum artık,biliyor musun...Gerçekten görüyorum !Baktığımın ötesini ,yazdıklarımın ardındakini ve yazamadıklarımı da görüyorum.Ah rüzgar!Değdi gönlüme bir kere.Ben nasıl eski ben olurum şimdi? 

Değiştim!Birdenbire değil,aklım başımdan gitti diye değil.Belki de gerçeği en çıplak rengiyle görüyorum diye..Yanımda kal demiştin değil mi en son,yanımda kal ki sesim dağılsın.Ben hep senin cümlelerinle geldim sana.Ben gelirken en yalın halimle  ,sen hep anlamlar yükledin bana...İşte bu bu yüzden hep söylüyorum.Keşke kendimi senin baktığın yerde görebilsem.Senin bana baktığın gibi bakabilsem.Şu halim bile değişirdi o zaman,inan.
Herkes başka bir ben görüyor kendinde...Çok eminler içlerindeki benden...Gülüyorum onlara...Onlar ki beni hiç tanımadılr.Tanıdıklarını zannedip yanılan oldular.Hiç olmadılar baktığım yerde ve hiç durmadılar gözümün içinde...Sadece konuştular onlar bana konuştular,sözde benimle...Bense hep içimle konuştum ,gönlümle.Kendime hiç susmadım ben !.Kendi sesimi duymak hep daha sahiydi kendi içimde...Kendimi hiç yalnız bırakmadım ben.Ve şimdi sen de biliyorsun,çok iyi biliyorsun.Yalnızlığımın yerine koydum ben seni...Bu yüzden hiç tükenmedi ,hiç eskimedi sana gelirken kelimelerim...''Sen bana bakma ,ben senin baktığın yerde olurum!''


''Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir, çiçekler açacaktır,
rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur !
İzlemeye devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde, o bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş, güzellik olanların içinden filizlenecektir; zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur !''

17 Haziran 2011 Cuma

Güzellik.

Sana yazmak hep çok güzeldi.Sana yazmak sana gelmek gibiydi.Çantamda bir mektup yüzümde ışıl ışıl bir gülümsemeydi sana gelmek.Coşkulu bir finaldi.Yitik bir hayattı ellerimde...Ve sözlerindi en sahici yerinde uyandıran beni...'Çare değilim sana ,çare olamıyorum sana!'Benim susuşlarım kabulleniş miydi..Yoksa duymak istememden miydi ,çare nedir ki gülüm...Çare sensin derdime...Çare ellerin nereye koyacağını bilemediğin...Çare sözlerin senin, güzel bir cümle kurma telaşıyla ucu hep açık kalan...Çare sıcaklığın ,göğsün senin...Ve yüreğin!En çok emin olduğum...Konu sensen mukayyese edemem ki ben.İnanırım.Bilirim çünkü kalbindekidir dilinin ucundaki.Ve duydum ya hani o gün anladım ya beni ne çok sevdiğini...Kimse beni bu denli güzel sevmemişti ,kimsenin sevgisine bu denli açmamıştım gönlümü!!Bir kez bir daha anlıyorum.'Şu anım var ya şu anım,senle dolu.Ve değişirdim şu anıma bütün hayallerimi.!'Neden bilmiyorum o an çok takılmamıştım bu cümlene...Biliyorsun ya sen de kendimle uğraşmakla o kadar meşgulum ki ! Çok sonra içimde büyüdü.Yağmur yağmamıştı bana ama ben yağmura karıştım.Yol boyu ağladım.Ben neresinden tutuyorum sen neresinden bakıyorsun!Dostum.Ah ellere verme beni.Kimseler anlayamaz beni senin gibi.'Gerçeğin altını seninle çizdim ben.!'Ve bugün olduk,dostluğun en güzel rengiyle açıldı içimde.Can olduk.Candandık ,can olduk.Dedim ya sana da ,beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum!Eksik kalan parçalar yerlerini buldu.Senle doldu.Ah dostum,sevdiğim yanım,umudumun sıcak yanı.Ömrüme ömür kattın.Kendime yeni bir ben ,senle dolu bir ben.Artık olmaz,sensiz olmaz be can.Bu bizim hayattaki mücadelemiz.Kendimize yenik düşmeyeceğiz.'Senin gördüğün hayat dediğin ,hayatın bir ucu bile değil.'Haklıydın.Bir de kızardım sana ,keskin cümlelerin yok diye.Beni kendime getirecek kadar kudretli bulmazdım onları,meğer nerden bakıyormuşum.Sen yürekten konuşuyordun ,yüreğinden geçeni süslemiyordun bana getirirken haybendekini.Bense sana hep kitap cümleleriyle geldim.Seninkiler daha değerli.Ve yine sana yazmak bütün öfkemi,kendime ihanetimi,kırgınlıklarımı geçmişe affetme sebebim...Teşekkür ederim,baktığım yerde olduğun için.Gözümün içine baktığın ,baktığını gördüğün için.Beni bu denli sevdiğin için.Artık kardeşimsin de.Can kardeşim.Bazen uzaklıklar nasıl da yakın kılıyor yürekleri...Yüreğin yüreğimden hiç ayrı düşmesin.Çok çok seviliyordun,bugün daha ayrı seviliyorsun.
''Sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim. Yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. Yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, bir çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen. Yanında sonsuz şımarabileceğim ve hâlâ kaybetmekten korkmayacağım tek kişi; yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum... Sonra daimi hayranım, ve tabii dokunulmamış sevgilim... Sen benim masumiyetimsin Tuna. Benim en yakınımsın! Aslında belki öbür yarımsın? Bütün bunlar ne demek anlıyor musun?''

5 Haziran 2011 Pazar

Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan
Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan
Ne görebiliyorsun
Ne duyabiliyorsun

Halil Cibran

29 Mayıs 2011 Pazar

Kendimle Karşılaşma

Uzun zamandır susuyorum.En çok kendime sessizliğim.En çok kendime dokunuyor.Yazmak istiyorum içine düştüğüm anlamları,içinden çıkamadığım zamanları,tatsız tuzsuz şu saçma telaşı.En çok şu günlerde yazamamanın ızdırabını duyuyorum.Çünkü biliyorum tarifinin mümkünü yok.
'Buralardan gidesim ,büyüyünce çocuk olup kalasım var.'
Tam da şimdi hala soğumamışken içim.Terk-i diyar etmek,arkama yaslayıp olgunluğumu...Düşlerimi, düşüşlerimi, yaralarımı, kapanmak bilmeyen bir türlü ,hep aynı yerden kanayan...Hep aynı yerden acıyan.Orhan Veli`nin şiirlerinde sıkça bahsettiği o yere gitmek istiyorum.Günü görmek.'Gün olur başıma kadar mavi gün olur deli gibi'Hele martılar, hele martılar, Her bir tüylerinde ayrı telaş!...'
İnsan kendine sığınmalıymış her an her dakika.Kendine sahip olduğunu bilmeliymiş,kendi değerini kendi verebilmeliymiş.Şimdi biliyorum hepsini o gün de biliyordum ama insan bazen farkındalığını yitiriyor.Ne yazık!Bİr yolun olsun uğrunda yürüdüğün,hiçe saydığın birçok şeyi ve ceplerinde dursun şimdi iyi kilerin keşkelerin yerini dolduran...Isıt yüreğini ,üstünü ört şefkatinle.Sahip çık hayallerine ,hakettiğini yaşat kendine.Hakettiğin yerde dur.Kurduğun hayallerin yerini başka hayaller alsın.İnancın içinde büyüsün,ellerinde dağılmasın.Cesur ol.Korkma.Nerede yanılttın kendini,nerede yanılan oldun sen ?Tüketme kendini.Sendeki gizli hazineyi.Israrcı ol.Delice iste.Ömrünü ada.Bir şeyler kat kendinden.Öyle ısrarla öyle sabır ve tevekkülle istemelisin ki erdiğinde vuslata ,oldurduğunda hayal olanı çok daha anlamlı olmalı.Başka manalara bürünmeli o gün,bugün hayal dediğin...Öyle çok bekledim ki ben.Bazı zamanlar ne için beklediğimi bile unuttum.Sadece bekledim.Bir teslimiyet hakimdi ruhuma.Halbuki ihtiyacım olan teslimiyette ziyade bir adanmışlık haliydi.Bir hayale ,bir insana hepsinden öte kendime.Oysa olamadım ben,duramadım da durmam gereken yerde.Hiç ait hissedemedim kendimine bir bedene ne de bir hayale...Şimdi farkındalık yetimi yeniden kazanmış gibi sıralıyorum ben de eksik olan şeyleri...Eksiklikten ziyade bir alışkanlık hali.Kurtulamadım şu kelimeden.Nasıl yer etti hayatımda.Başta tatlı gelir.Acıyı uyutursun ,hayal kırıklığını ,pişmanlığı ertelediklerini yeniden ertelersin.Yüzleşme cesaretin kırılmıştır bir kere.Hoş artık yüzleşecek kıvama geldiğinde pek de ehemmiyeti kalmamıştır.Bilirsin çünkü sessiz bir kabulleniştir bu.Yeniden başlamak gerekir bazen ve bazen yeniden yeniden.Şimdi dilim varmıyor yeniden 'yeniden yeniden başlasam'demeye.Ertesini biliyorum, dünü görüyorum ,bugünü yaşayamıyorum.Bugün hep kayıp.Yaşanmadan ,yaşanamadan tükenmiş.Çünkü hiçbir şeye adayamyorum ömrümüBir şeye adanmadan ,anlamlı bir savaşın mücadelesini vermeden yaşamak yoktan yere yaşamaktır.Oysa otuz beş yaşındayım diyordu yusuf.Otuz beş yaşındayım hiçbir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın ama kenarındayım o kesin.Yirmisindeyim ömrümün.Kenarında kıyısında ortasında mıyım bilmiyorum.Ama öyle çok yaşamış öyle çok yaşamış hissediyorum ki hiçbir şey yaşamamışken...Bezginlikten kırgınlığa kırgınlıktan pişmanlığa uzanıyor ellerim.Oysa bu yazdıklarımın altında sadecekurtulma çabası yatıyor.Beynimin içinde dolaşıp duran birbiriyle çatışan,savaşan,çelişen bir o kadar da zıt ,bir o kadar ahenkli düşünce hayat buluyor kalemimle.Bugün kaçtığım ,yüzleşmekten korktuğum herşeyin sonuna geldiğimi hissediyorum.Bir karşılaşma anıdır bu kendimle.Bak yeniden akmaya başladı bile zaman ellerimde.Bazen bir şeyler olur.Birdenbire aniden olur işte.Ya da öyle olduğunu zannederiz.Birdenbire değiştim,birdenbire suskunlaştım,birdenbire alıştım,birdenbire yaşlandım!Oysa öyle sinsidir ki zamanın elleri birdenbire sanarız.Birdenbire yazmadım bu yazıyı!Birdenbire birikemezdi zaten bunca şey.Hayatımın kayıp olan son üç yılını ararken bunları yazarken buldum kendimi.Kayıp diyorum çünkü yaşayamıyorum.Yirmili yaşlarımın olgunluğu oturmak üzereyken üstüme ben on yedi yaşımın cahilliğini arıyorum.Uçlarında gezinemiyorum ,doludizgin yaşayamıyorum.Parmak uçlarında yürümeye benziyor bu,emanet bir hayatı yaşamak gibi kendine.Şimdi gösterdiğim yüzleşme cesareti kendime doğru attığım bir adım mı bilmiyorum.Öyle olmasını diliyorum lakin,bütün kalbimle.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Yaşıyoruz

Yüzümde bezgin bir ifade içimde durdun bir telaş...Evin her bir odasını ayrı ayrı arşınlıyor adımlarım...Aradığım bulamadığım ne bilmiyorum sadece arıyorum...
...
Darmadağın düşüncelerim parça parça kopuk kopuk...Birleştirmeye çalışıyorum beceremiyorum...
...
Sığamıyorum eve ,duvarlar içimde çoğalıyor.Balkona çıkıyorum tiril tiril bir bluzla...İçime çekiyorum yağmuru toprağı...Bedenim soğuyor.İçimi üşütmekten vazgeçiyorum.Rüzgar yeniden çarpıyor yüzüme.Dağılıveriyor zihnimdekiler kum gibi...Şimdi manasızlıklarını da düşünmüyorum.Üşüyorum...
...
Bulutlara değiyor gözüm.Umarsız zamanlarım geliyor aklıma...Evin önündeki boş tarlaya bakıyorum bomboş gözlerle.Ekinlerin arasında kaybolan küçük kız çıocuğuna takılıyor gözlerim...Toprağa yaslamış başını gülen gözlerle seyreyliyor göğün mavisini.Telaşsız ,dindin ,duru...İşi gücü benim boş gözlerle baktığım bulutlara kılıf uydurmak...
...
Mutluluk bana bu kadar mı ırak diyorum bu kadar mı yabancıyız birbirimize...Halbuki çok uzun zaman geçmemişti.Kendimi ayrı düşünemediğim bu ev ,dün...Bahçe kapısına meyve bıçağıyla kazıdığım ismim...
...
Ne tuhaf diyorum şimdi ne tuhaf...Ben hiç bugünü yaşayamadım.Çocukken hep şu günümü diledim.Şimdi geçmişi özlüyorum.Oysa dün de bugündü o zaman...

Sıradan Bir Gün Bir Şarkı ve Hayatımız


Önce yağmur camlara vurmaya başlıyor, sonra Pinhani’nin şarkısı...

“Yol kenarında oynayan çocuklar gibi

Topum kaçtı bugün yola

Evin önünde sulanmayan çiçekler gibi

Başım düştü saksıya”

Kendi kendime gülümsüyorum.

Bu grubun müzikleri ilkokul şarkıları gibi.

Ama dinledikçe en olgun olduğunu sandığı taraflarındaki yaralardan vuruyor insanı...

Nakarat kısmında şarkıya eşlik etmek istiyorum:

“İstanbul’da kimim var, kimin için bu toz duman.”

Oysa...

Her şeyim İstanbul’da.

Sevdiğim, sevdiklerim, işim gücüm, sevinçlerim, öfkelerim, ayak bağlarım, ipimi koparıp uçmalarım...

Hepsi İstanbul’da, hepsi İstanbul sayesinde.

Yine de şarkı beni ağır ağır evden çıktığım gibi uzaklara gitmeye kışkırtıyor.

Gözümün önünden artık yazdan kalmış çer çöpü hâlâ kaldırılmamış sahil tesisleri, kamyoncu lokantaları, tenha benzin istasyonları geçiyor.

Yağmurun şiddeti artıyor. Balkona kocaman bir damla düşüyor. Kısacık, göz kırpması kadar kısacık bir anda çarpıp sıçrıyor ve tekrar düştüğü yerde suya karışıyor.

Tam o sırada şarkı da bitiveriyor.

Beni sarsan, sarsıp kendime getiren sözlerle bitiyor.

“Yere düşünce kırılmayan bir oyuncak gibi

Alıştım ben yuvarlanmaya.”





Yetişkinlik, adamakıllı yetişkinlik dediğimiz şey bu mu?

Yere düşünce kırılmayan bir oyuncak gibi yuvarlanıp gitmeye alışmak...

Peki kimin oyuncağıyız biz?

Kim oynuyor bizimle?

Ne Tanrı ne de büyük harfle HAYAT bizden bunu istiyor olabilir!

Bilgi varken bilmeyi umursamadan yaşayıp gitmemizi...

Duygularımızı bastıra bastıra yaşayıp gitmemizi...

Hem hayal kurmayı öğrenip hem de onları bozuk para gibi harcayıp savurmamızı...

Güzellik orada öyle bizi beklerken, değil yanıbaşına varmak, çoğu zaman bakmaya bile utanıyor olmamızı...

Bilgelik mümkünse eğer, paçavra değerler uğruna ondan yüz çevirmemizi...

Tanrı...

Bu harala güreleyi...

Bu küçücük hesaplar ve hesaplaşmalarla; SON’dan habersiz, kibirlenmeler ve ezikliklerle gelip geçen ömrü...

Tükete tükete tükeniyor olmamızı...

Onaylıyor olamaz.




Hayır! Özgürlükten söz etmiyorum.

Modern insanın özgürlük takıntısını biliyorum. Ama kastettiğim o değil.

Yaşantımızı bütünüyle özgürce kurmak değil sözünü ettiğim.

O aldanış zaten!

Hatta Batı kültürüne özgü bir gevezelik!

Oysa Doğu bilir bunu.

Hani adamın biri bilgeye sormuş.

“Hayatta özgürlük var mıdır?”

“Elbette” demiş bilge kişi; “kaç bacağın var senin?”

Adam şaşırmış sonra kendine bakıp “iki, efendim” demiş.

“Pekâlâ, tek bacağının üzerinde durabilir misin?”

“Tabii efendim.”

“O halde dene bakalım. Hangi bacağının üzerinde duracağına sen karar ver.”

Adam düşünmüş biraz, sonra sol bacağını kaldırmış ve bütün ağırlığını sağ bacağına vermiş.

“Tamam” demiş bilge kişi, “şimdi ötekini de kaldır.”

“Nasıl? Bu imkânsız!”

“Gördün mü” demiş bilge kişi; “özgürlük budur. Sadece ilk kararı almakta özgürsün. Sonrasında düşersin.”




Hayır, sorun hayatımızı istediğimiz gibi kuramıyor olmamızda değil.

Sorun, yeterince özgür olamayışımızda değil...

Sorun, hayattan ev, araba, para şan, şöhret ve benzerleri dışında bir şey istemez oluşumuzda...

Sorun, yuvarlanıp gitmeye alışmamızda...




Yağmur dindi.

İçimden sayıklamalarım da bitti.

İnanmayacaksınız ama CD’çalarda Pinhani’nin bir başka şarkısı dönmeye başlıyor bu kez:

“Bir sonbahar kadar yalnız, bir kış kadar savunmasız

Ya da bir ilkbaharsan, yolun başındaysan,

Asla vazgeçme, kalkıp da pencerenden bir bak

Güneş açmış mı, yağmur düşmüş mü

Dön bak dünyaya”

Ben yolun ortasını geçmişim çoktan...

Yine de hafif peltek, bezgin ve çocuksu şarkıcının önerisine kulak vermek geliyor içimden.

Okunmayı bekleyen kitaplar var sehpanın üstünde.

Ama dışardaki yağmur sonrası ışık da öyle güzel ki!

Boşalmış zeytinyağı şişelerinin tatlı sarısı...

Bu ışığın altında biraz dolaşmalı!


Haşmet Babaoğlu

28 Nisan 2011 Perşembe

!















'Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin
Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
Cennetin cehennemin üstündesin....'

Ömer Hayyam

12 Mart 2011 Cumartesi

İyi Ki Doğdum!

Verdiğim bütün sözleri unuttum bugün.Bir başka ben arıyorum içimde,özümde iyi kalmış.Sığınmak istiyorum ona...Sarılmak...İnanmak ah o çocuk masumiyetiyle inanmak...Gördüklerimi unutmak ,duyduklarımın yanılgıdan ibaret olduğunu düşünmek istiyorum.Ertelenmiş pişmanlıklara sahibi.Yaşadım yaşadım yaşadım.Hala yaşıyorken farkına vardım.Ne yaşadığımın çok da önemi olmamış bugüne kadar benim hayatımda.Sadece yaşamışım.Durup dinlenmeden nefes almadan çoğu zaman.Ben hep dünde yaşamışım.Bugünü yaşama fırsatı bulamamış yarına hep geç kalmışım.Kendi varlığından mutluluk duymadan,kendine sahip olduğunu bilmeden nasıl keyif alır insan yaşamdan,yaşarken ?Nasıl iz bırakma hayali görür bir atan kalpte ?'Farkında değiliz ama en güzel çağındayız ömrün'Sahi o zamanlar ne kadar çok tüketmiştim bu cümleyi...Çok zaman önce miydi ?Varlığımın bana yük olmadığı bildiklerimin yabancısı olduğum bir zamandı herhalde...Kusana kadar yemek yediğim,soluksuz kalana dek konuştuğum ,karnıma ağrılar girene dek kahkahalara boğulduğum zamanlardı.Nefes almaktan ibaret değildi o zamanlar yaşam.Sözlükteki karşılığıyla pek uyuşmasa da benim hayat kavramından anladığım benimle örtüşendi herşeyi en uç haliyle yaşayabilmekti.Hakkını vererek,mutluluktan nefesinin kesilmesi haliydi yaşamdan nefessiz kalmak değil.Zaman en acı haliyle çıkmış karşıma ,oyunlar oynamış bana.Herşeyi zıttıyla göstermiş.Acının en koyu halini,sessizliğin en keskinini,yalnızlığı,sözcüklerin acı rengini,hüzünlü kahkahaları,derin boşlukları...Hepsini gördüm ben hepsini tanıyorum artık.Kırıklık nedir biliyorum.Canını yakana suskun kalmak nasıl bir histir...Sessiz seyircisi olmak kendi hayatının...Vurgunlar yemek beklemediğin zamanlarda sana can kadar yakın olandan...Önemliymiş.Hangi yollardan geçtiğin ,kimlerle arkadaşlık ettiğin ,yaşadığın her an önemliymiş.Yaptığın hatalar önemliymiş.Hatalar doğru yolu bulmak için attığın adımlar değilmiş.Yaptığın hatalar yaşadığın her alanda attığın her adımda karşına çıkan mutlak gerçekmiş sen inanmasanda...Artık öğrendim.Bugün alıştıklarımı düşündüm dün yabancısı olduklarıma.Zaman hiç benden yana adımlar atmıyor.Ben dur demedikçe hayatımın rotasını kendi elime geçirmedikçe  atacağı da yok.Kırgınlıklarımı bıraktım ,pişmanlıklarımı da,bedenime yük olanları,ruhuma ağır gelenleri bindirdim bir kayığa veda ettim kıyıdan el sallıyorum onlara...Derin bir nefes alıp yeniden başlayabilme gücünü ben bugün bulabiliyorum kendimde.Herşeye rağmen ,bana rağmen.Kolay olmayacak attığım adımın arkasına durmak ama yapacağım.Kendim için direneceğim.Çünkü yaşamak direnmektir bir bakıma.Sanki bunu bugün yapamazsam bir daha hiç sahip çıkamayacağım kendime.Kendi varlığıma saygım için,beni yaradana duyduğum minnet için...Rabbim bana güç versin,azim irade ve cesaret versin.Üstesinden geleceğim.Varlığıma şükredeceğim...Zamanla demlenen dostluklara...Sağlam adımlar atacağım hayata ,sahici tebessümler karışacak benli anılara.Diliyorum gerçek olur inandıklarım...İyi ki doğdum.Doğum günüm kutlu olsun.

                                                                                                                                                11.03.2011

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bir Yudum Huzur 'Mimlendik' (:

Sevgili Keşifdaşımın Mim`i üzerine yazmaya koyuluyorum.Mim`in konusu şahaneymiş.Huzur.
Gözlerimi kapıyorum ,bu kelimenin dinginliğine bırakıyorum kendimi...Bana çağrıştırdıklarını düşünüyorum.Aynı anda çok birçok görüntü beliriyor zihnimde...
...
Huzur mutluluktan doğuyor bunun altını çizmek lazım evvela...Bende mutlu anılarımı biriktirdiğim camdan kavonozuma bakıyorum.(:
...
Bir milat vardır her insanın yaşamında bir dönüm noktası...Onu yaşadıktan sonra bambaşka bir insana dönüşür kişi...Bir vesile sebeptir buna...Bunu anlayamaz çoğu insan yaşarken.Ben de dahilim buna...:))
Çok zaman sonra dışardan bakabilmeyi öğrendiğinde insan kendine görüyor!İyi ki de görüyor.Bir vesileye ihtiyaç duyuyormuşum bir anahtara o kapıya varmak için.
...
Benim vesilem de aşk idi.Aşka açtım kalbimi.Aşka bıraktım kendimi.Aşkı duydum.Aşkı hissettim bir başkasının bedeninde...Huzur buldum,huzurla doldum.Yaşarken farkına varmayı öğrendim.Anı yaşamak gerektiğini ve her andan ölesiye keyif almayı öğrendim.Farkındalık çok şey kattı bana!:)
...
Peki nedir huzur ?
Ne kadar zaman geçerse geçsin aynı bulabilmektir bir dostu huzur.Bir kitap kapağını açtığında senin için yazılmış birkaç satır bulabilmektir.Nefretin bedenine büyük bir yük olduğunu bilebilmektir huzur.
Uzun kahvaltı saatleridir...Demli çay keyfidir yaz aylarında balkonda...'Aşk'ı yeniden okumaktır.Eskittiği satırları acısına bastırabilmektir huzur.Anne şefkatidir en ihtiyaç duyulan zamanda.Kuşlar için ekmek kırıntısı bırakmaktır pencere kenarına.Hiç bilmediği bir yerde bir dostunun olduğunu bilmektir el olmaktır ona paylaşmaktır beraber bütün keşifleri (:
Hayal kurmaktır.İsteklerine hırs katmamaktır huzur.Kar tanelerinin sokak lambasıyla dansını izlemektir.Tartıya çıktığında hergün biraz daha inceldiğini bilmektir! :))Babamın bana aldığı ilk bisikleti düşünürken dalıp gitmektir geçmişe dizlerimdeki yaralardır huzur.Denizi gördüğüm şaşkına döndüğüm çocuk gülüşümdür huzur.Doğum günümde aldığım filli geceliktir!:))Huzur babamdır,babamın kudretidir.Huzur dinlediğim şarkılardır içine düştüğüm anlamlardır.
İlk kez pişirdiğim taze fasülyenin herkes tarafından beğenildiğini duymaktır.Papatya çayı içip sobanın kenarına mayışmaktır.Hiç yokken varlığını hep yakınlarımda hissettiğin dostlarının olmasıdır huzur onlara sarılmaktır.Kendi varlığından mutluluk duyabilmektir huzur.Kendine sahip olduğunu farkına varabilmektir.Yanlışlıkla girdiği ultrasyon odasında bebeğinin cinsiyetini öğrenen annenin heyecanını paylaşmaktır.Şükredebilmektir.Yaradan`ı unutmamaktır.
...
Düşündükçe öyle çok şey geliyor ki aklıma sanki bitiremeyecekmişim gibi geliyor bu yazıyı.Yazarken tebessüm etmeme vesile şahane kişiliğe çok teşekkür ediyorum!!! (:
Yine ve hep iyi ki varsın.Yeniden yazabilmektir huzur (:
Buna vesile şahane kişiliğin hep hayatında olmasını dilemektir.
...
Mutlu anlarımı biriktirmeye başlamadan önce kim bilir hangi yollardan geçtim.İyi ki de o yollardan geçmişim belki yanlıştı belki yanılgı ama beni ben yaptı.İnsan acıdan doğuyor sonra sahici tebessümlere karışıyor.
...
Ve huzur hayatta bir kez bile olsa mutluluktan nefesinin kesilmesidir ! (:


22 Şubat 2011 Salı

'Aşk Durdukça'

Hangi zamana denk düşmüştü seninle tanışıklığımız bilmiyorum.Hatırlamaya çalışıyorum ,zihnim bana oyunlar oynuyor.Hangi kalp kırıklığının acısını taşıyordum bedenimde...Hangi şarkının sözlerinde süzülüyordu yanaklarımdan biriktirdiklerim.Hangi kitapta eskitmiştim bana ait cümleleri.Hangi yollardan geçmiştim.Sana gelmiştim.Birdenbire değildi.Kıştı.En sevdiğim mevsim.Ankara`nın keskin zifiri soğuna karşın sıcacık sevmiştim seni.Temiz düşlerini sevdiğim adam!Mutlu edemiyorum yokluğunu.

...

Düş gibi bir şeydi.Tarifi mümkünsüz duyguların içine çektin beni.Kusursuz sevmeyi öğrettin.Varlığında varlığımı keşfettim.Kendimi soktuğum kalıpların içinden çıkardım.Ben oldum.Hayatımın en güzel dönemiydi.Gökyüzü daha bir mavi ,insanlar daha bir sıcak,ben daha bir mutluydum.
...

'Yağmur neyin oluyor senin ?
Gökyüzü akraban falan mı ?'
...
Dalıp gidiyorum eski fotoğraflara...
Geçmişin bir yerinde asılı kalıyorum hep...
Bugünü yaşama fırsatı bulamıyorum bir türlü.
Islanıyor gözlerim.
Özlüyorum.
...
Nasıl yabancısı oluyoruz birden girdiğimiz hayatların,yaşadığımız aşkların.
Suskunluklarımız derinleşiyor.
Zaman üstümüze oynuyor en kötü oyunlarını.
Sustuklarımızı da duymuyoruz.
...İçine düştüğüm cümlelerin varlığınla örtüştüğü anları çok özlüyorum.
...
Çok temiz bakıyorsun, çok temiz seviyorsun.
Öyle kötü bir zamana denk gelmişti ki seninle tanışıklığımız uçsuz bucaksız istediğim biçimde sevemedim seni.
Çok sevdim.
...
Şarkılara anlam yükledim.Sözcüklerinin büyüsüne bıraktım kendimi.Sanki hep olacakmışsın gibi hissettim.Bir an olsun düşünmedim yokluğunu.Hep varlığında var oldum ben.Gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz hayaller kurduk birlikte inandık da onlara.Tek bir anından bile pişmanlık duymadım ,hayal bile edemeyeceğim şeyler yaşattın bana.İyi ki değmiş bir süreliğine de olsa hayatlarımız birbirine...
...
İki yıl oldu.Neler neler değişti hayatında ,hayatımızda.Tıpkı tanıştığımız gibi birdenbire değil sinsice uzaklaştık birbirimizden.Sebepler...Umrumda değil şimdi hiçbiri.Bugün olsa yine aynı şekilde davranırdım onu biliyorum.Ama bir önemi kalmadı artık.Hiç kalmadı.Seni özlemeye hep devam ettim.Doğum günlerini anımsadım.Bir yıldız tuttum senin için.Güzel dilekler diledim dualar ettim.Hep bir elim üstündeydi ama hiç hissettirmedim.Fotoğraflarına baktım,ağladım.Şarkımızı dinledim.Yine ağladım.
...
'Biliyorsun gitmemm gerek
Yollar bitmez düşünerek
İster sonuç de istersen sebep
Bu düğümü çözmem gerek

Belki sana yazarım uğradığım bir şehirden
Renkli bir kart atarım mekke yada kudüsten
Sonra bir gün cıkarım sen artık dönmez derken
Bir şarkı fısıldarım kulağına gün batarken'

  
Seni yüceltmekten vazgeçtim ama sevmeye ve özlemeye devam ettim.Erteledim yok saydım,ama hep vardın.
...
Sesim ulaşmayacak sana  sözcüklerim asılı kalacak havada biliyorum.Belki bunun rahatlığıyla bu denli içten yazabiliyorum.
Sen hep varsın.
Yüzümde kocaman bir gülümseme ,anılarımda 'iyi ki'sin sen.
...
Bütün bildiklerimi unuttum sana olan sevgimle,azıcık da kör oldum.Azıcık sarhoş.Şimdi son kez yazıyorum sana ve aslında bir ilk bu.
...

 

10 Şubat 2011 Perşembe

Seversin Diyeee !

Benim için çok çok keyifli birkaç günden sonra yeniden evimdeyim...
Şöyle bir bakıyorum  da iyiydik be !
İnsan tahmin edemeyeceği şekilde özlüyormuş bazen.
Vuslatlar hep hayal kırıklıklarına dönüşmüyormuş...
Ben bugün bunu keşfettim.
Sevgi ne yüce şey.
Onca zamana başka başka hayatlara rağmen direniyor.
Havaya savrulan kahkahalarda ,kahkahanın hüzne döndüğü anlarda bir oluyoruz.
Saçma sapan  şeylere gülüyoruz , olmadık şeylere ağlıyoruz.
Kuzey bebeğin ilk adımlarına mesela.
İlk kez gördüğü  gölgesinden korkup anne kucağına sığınan miniğimizin ilk keşifleri keyiflendiriyor bizi...(:
Bundan bir yıl kadar önce tanıştık Kuzey bebekle.
İlk günlerine şahit olamadık malesef !!!
Huysuz diyorlar ama yalan...
Ben böyle şeker bir bebek daha görmedim!
Bu fikrimde ısrarcıyım.(:
İnsan seçiyor !!!
Koklaşarak temasa geçiyoruz :P
İnsanları koklayarak tanıyor enteresan bir durum aslında ama ben alıştım. :P
Bir de öyle bebek yemeği yemeyiz biz mama da neymiş süt diyince kaçıyormuş :P
Sütün adı 'adı lazım değil'artık!
Biz de onu böyle kekliyoruz :P
Ömrü güzel olsun yavrumun...(:
Aslında onu göremedim duyumlarını aldım.
Burnumun direği sızladı.

...
Zaman zaman değiyor sanki birbirine hayatlarımız.
Sonra yabancı oluyoruz.
Sonra yeniden biz...
Ne garip.
...
Ailem, hayatımın hiçbir döneminde doğru anlamadılar beni...
Ya anlamak istedikleri biçimde ya da sahiden anlatmak istediğimin anladıkları olduğuna inandılar.
Ne büyük yanılgı.
Ben de ısrarcı olmaktan vazgeçtim çok sonraları...
...
O hep bana uzaktı.
Ama hep severdim onu.
Yazları gittiğimiz bir haftalık tatillerde çözmeye çalışırdım onu ama hep eksik kalırdı.
Hayalimde yarattığımla karşılaştığım uzaklaşırdı yavaşça...
Ben de uzunca bir süre küskün kaldım ona...
Artık bir haftalık tatiller hiç çekici gelmiyordu bana.
Denizin kokusu bile çekmiyordu beni ona.
Ki hiç unutmam uçsuz bucaksız mavi...
Çocukken insana herşey ne kadar da büyük geliyor !!!
Çocukken abimle ayda bir kez geldiğimiz parkın önünden geçiyorum ki can atardık dedemlerin maaş günü gelse de çarşıya çıksak bir bahaneyle parka gitsek...
Nasıl büyük gelirdi o park salıncaklar ,kaydıraklar, atlı karınca...
Bir başka dünya...
Çocuksan hiçbir şeyi unutmazsın.
Hep kalır içinde burukluğu , kırıklığı yirmili yaşlarında bile...
Bir de karşı komşunun vişne ağacı vardı !!!
Rahmetli Saniye Teyzem...
Ne çok severdim seni.
Saniye Teyze şehirdeki kızında kalmaya gidince gizlice girerdik bahçeye.
Abimin mavi bisikleti vardı o zamanlar...
Bir poşet dolusu vişne toplamıştık kaçmaya hazırdık...
Bisiklete bindi ,naylon poşeti direksiyona astı. beni de önüne atmasını bekliyorum haliyle ama yapmadı.
İkimizi taşımaz !!! dedi.
İncindim.
OLmam gerekenden daha kiloluydum hep hissettirirlerdi bunu çocuksan daha da acıtırdı.
Sıska kuzenimiz de yanımızda , sen gel dedi ona.
Ben daha acıdım.
Minik dudaklarımdan çıkan ilk bedduaydı belkiii 'inşallah gidemezsiniz ' !demiştim.
Onlar hiç duymadı ama bunlar dökülmüştü dudaklarımdan...
Arkalarından bakıyordum o patika yoldu...
Birden ön tekere vişne torbamız takıldı,bisiklet devrildi.
Daha o zaman anlamıştım insanlar dillerinden çıkanlara dikkat etmeli.
Oysa ne kadar savruk konuşabiliyorlar...
...
Küskünlüğüm hep sürdü ona o hiç farketmedi.
Ben hiç hissettirmedim.
Dershaneye başladığım seneydi...
Hep özensizdim kendime saçlarımı hep aynı şekilde toplardım makyaj yapmazdım uyumsuz giyinirdim hala da öyle... (:
Dilimde ille bir şarkı sabahları, sabah haberlerini değil neşeli şarkıları dolardım dilime.(:
O gelmiş!!!
Ankara `ya yerleşmeye karar vermişler eniştenin emekliliğinden sonra...
Kimseye haber vermemişler birdenbire toplamışlar eşyayı yola düşmüşler.
Alt katın penceresini açtı, güzel kızım dedi nereye böyle bu saatte...
Şaşkınlıkla bakakalmıştım gözlerine...
Sevindim mi bilmiyorum parçalarım birleşiyordu sanki hala toplamaya devam ediyormuşum meğersem...

...
O günden sonra başladı dostluğumuz...
Artık ona çocuksu gözlerimle bakmamayı öğrendim.
O orta yaşlı bir kadın ben onun yirmili yaşlarındaki arkadaşı...
Hüznümüzün rengi aynı.
Bu kadar yakın.
Bu kadar derin.
Onu keşfettikçe kendimi tanımaya başladım.
Ona baktıkça aynadaki suretimi gördüm.
Beni anladı , bende onu anladım.
Çok konuşmadık.
Çok sustuk.
Demli çay satlerimiz ,kahve keyiflerimiz...
Yaşadığımız saatlerden keyif almasını bildik , hep bildik!
...
Durulmaya ihtiyacamız vardı.
Aslında iki genç kadındık.
Bedenlerimiz yorgun.
...

24 Ocak 2011 Pazartesi

İnanmak


 inanmak


ah bir çocuk saffetiyle inanmak


gözlerin sevgilinin dalınca gözlerine


bütün muhabbetine ve bütün sözlerine


nihayetsiz bir huzur hasretiyle


inanmak


şüpheyi içinde kırıpta bir dal gibi


inanmak deli gibi


inanmak aptal gibi


inanmak fazilete,şeytana ve ahrete


ve mutlu olmak için


inanmak saadete...




Hamit Macit Selekler

17 Ocak 2011 Pazartesi

'Ne Kadarını Sustuk Konuştuklarımızın'

            Çok heyecanlıydım.Sabah olmak bilmedi bir türlü.Bayramlığını üzerine giymek için  can atan çocuklara benziyordum.
                Kendime itiraf edemesemde bir tedirginlik vardı üzerimde...
                Ya bıraktığım gibi bulamazsam...Ya bulduğumda yanılan olursam...Kalbim deli gibi çarpıyordu.Sanki azad edecektim bugün yüreğimi.
                Soğuktu çok...Derin bir nefes aldım önce.Adımlamaya başladım kendime doğru servis durağını.Yüzüme kocaman bir tebessüm iliştirdim.
                Günaydınlar efendim dedim yüzlerini görmeye aşina olduğum insanlara...İnsan ne çok özlermiş!Alışkanlık ne fena şeymiş !
                Çok güzel görünüyorlardı.Sohbet ettik bir süre.Siz varken ne kadar da güzel zaman geçiriyorduk dedi birden...Çok renkli günlerdi.
                Bir an sustum yüzüm düştü sanki.Toparlamaya çalıştım sonra , yüzüme çok yakışan o tebessüm yeniden yayıldı.Öyleydi dedim.Bende çok özlüyorum.
                Nasıl acı veriyor bir bilsen geçmiş demek istedim.Mutlu anılarım nasıl canımı yakıyor.Nasıl özlüyorum.Sustum.O kadar güzeldi ki bozmak
                istemedim o anı.İneceğim yere geldiğimde tekrar görüşmek üzere sözleştik,vedalaştık.
                Rüzgar çarptı yüzüme kendime geldim yeniden.Orhan Veli`nin o çok sevdiğimiz şiiri geçti aklımdan...Beni bu güzel havalar mahvetti!
               
                ...
                Sahi değişmiş miydi, saçlarını toplamayı beceremiyor muydu hala mızmız mı yine...Zihnimden geçenleri toplayamıyordum bir türlü.
                Aynı bulmak istiyordum.Gülen gözlerini ,solgun yüzünü, entel duruşunu.Duramıyordum yerimde...Bir yandan etrafı süzüyorum kaldırımdan
                gelip geçeni izliyorum bir yandan zihnimdekilerle boğuşuyorum.Gözlerimiz buluşuyor sonra.Işıl ışıl oluyor ortalık birden , sıcacık.
                Canım diye sesleniyor karşı kaldırımdan , daha sahici bir tebessüme kayıyor dudaklarım.Öylece sarılıyoruz.Zihnimdeki düşünceler kayboluyor
                o anda...Kokusunu duyuyorum.Yine becerememişsin diyorum !Şaşkınlıkla bakıyor gözlerime...
                Yürüyoruz bir süre hiç konuşmadan.Susmak en çok onunla anlamlıydı.Şimdi yine onunla anlamlanıyordu.Uzun soluklu bir yalnzılıktı ,
                uzun soluklu bir suskunluk...Yanımdaydı ellerimi tutuyordu ama yalnız gibiydim.Varlığında da yokluğunda da hep aynı şeyi hissettiriyordu
                bana.Şimdi bugün bunları düşünürken kaygılarımın yersizliğine gülüyorum!
                Değişmek mi ?
                O hep aynı bulacağım yegane biricik insandı !
                Çoğu zaman umarsamaz tavırları beni deli etse de, yaradılışı böyleydi.Hep biliyordum , içtenlikle söylemişti bana anlatmaya çalışmıştı.
                Bazen nasıl bencil oluyor insan.
                Kendi yaralarını sarmak için başkasının canını yakar mı insan ben yaptım !
                Görmezden geldim , görmüyorsun beni ,çare olmuyorsun yaralarıma dedim!
                Sustu.
                Elinden gelen yapabileceği tek şeydi , susmak...
                Yine sustu.
                O sustukça daha da çok arttı öfkem,hırçınlığım bir onaydı,tek ona.
                Konuşmak istedi sonra birkaç cümle tüketmek.Öyle beceriksizdi ki cümleleri.Okumaya değer bile görmedim !
                Kızgındım öfkem kör etmişti gözlerimi.Kitap karıştırırken rastladım lise yıllarında yazdığı mektuplara.
                Basit ama keskin cümleleri vardı.Hep anlatmış bana aslında toparlayamam ben seni demiş suskunluklarının derinliğini bilmemi istemiş.
                Ben suskun kalmışım aslında ona şimdi fark ediyorum ve bunun ezikliğini yaşıyorum.
               
                ...
               
                Dışarıyı seyretmekten vazgeçiyorum.
                Karşımda oturan güzelliğe bakıyorum.
                Tebessüm ediyor.
                Gözlerim gülüyor.
                Ve susuyoruz.

13 Ocak 2011 Perşembe

Kendine Gel Üst İnsan !

               Ne istiyorsun dedi ?
                Sahiden ne istediğimi bilmek istiyordu...Ondan bu denli ısrarlı bakıyordu gözlerime.
                Cesaretim yoktu inatla bakışlarını benden kaçırmayan o gözlere bakmaya.
                Sustum.
                Hayatımda hiç bu kadar konuşmak istememiştim.
                Ama sustum.
                Kapadım gözkapaklarımı artık engel olamadığım gözyaşlarıma aldırmadan devam etti:
                Benim seni sevmek için o kadar çok sebebim var ki dedi.
                Tebessüm ettim bir an.
                Bilmiyor muydum bunu?
                Duymak istedim sanki...
                Ardından devam etti.Peki senin bundan on sene sonra kendini sevmek için nedenlerin olacak mı dedi ?
                Sanki canımı yakmak istiyordu.
                Düşündüm.
                Üzerime yapışmış pijamalara takıldı önce gözlerim.Sonra saçlarıma baktım.Karışmıştı.
                Yazdan kalma açık kahve boya kapatmıyordu artık beyazları...
                Çok uzun bakamıyordum artık aynaya...
                Zevkle aldığım o pantolonun içine giremiyordum.Dolabın en ücra köşesine sıkıştırıyorum.
                Zevkle izlediğim o sabah programlarında bana uygun bir diyet bulurdum belki üç aya kalmaz verirdim bedenime yük onca kiloyu.
                Annemi anlıyordum artık.Cebimizde kalan en son parayla ne gerek vardı okuma kitabı almaya!
                Gereksiz eşyalardı onlar.
                Başı sonu belli olmayan filmler vardır hani televizyonu ne zaman açsanız bir şey kaybetmediğinizi bilirsiniz.
                Buna benziyordu sanki hikayem.
                Olmak istediğim yerde değilim bunu biliyorum.
                Yine susuyorum.
                Devam ediyor sözlerine , sanki zihnimden geçenleri biliyor bir solukta dillendiriyor sustuklarımı...
                Bir amacın olsun.
                Ne istiyorsan onu yap hayatında.
                Sessiz seyircisi olma hayatının !
                İçime işliyor sözylediği her cümle.
                Nasıl kesin...
                Bir yandan canım acıyor bir yandan heyecanlanıyorum.
                Yapabilirim diyorum bir yolum olur.
                Sadece benim yürüdüğüm , uğrunda birçok şeyi göze alabildiğim.
                Benim yolum.
                İdeallerim geliyor sonra aklıma...
                Zamanın birinde gerçekleştireceğimi düşündüğüm benimle var olan ideallerim.
                Uzun zamandır erteleğimin farkına vardım.
                Ne zaman olsa var edermişim gibi.
                Hayatı kaçırdığımın farkında değilim , hiç değilim.
                Ne istiyorsun dedi , ne hedefliyorsun bunun için ne yapıyorsun ?
                Bir soru bir insanı bu denli düşündürür mü ?
                Suçlu hissediyorum kendimi.
                Ruhuma bahşedilen ömre istediğim biçimde sahip çıkamadığım için.
                Yapamadığım için diyorum çünkü istedim.
                Fakat daha fazlası içinde bir şey yapmadım.
                Sanki bir şey bekliyorum hala.
                Bir sebebim olsun istiyorum.
                Bu yaptığıma değsin.
                Bulamıyorum!
                Bulamadıkça daha dibe iniyorum.
                Keşif arkadaşım yine yalnız bırakmıyor beni.
                Mevcut durumun adını koyuyoruz birlikte 'alışmak'!
                ''Alışmak gelişmenin önündeki en önemli engel.''
                Ben şimdi farkediyorum.Olağan geliyor içinde bulunduğum durum bana.
                Bundan birkaç yıl önce daha mı farklıydım ?
                İçiçeydim insanlarla , sürekli iletişim halindeydim.
                Keşfedeceğim o kadar çok şey vardı ki !
                Yeni insanlar , yeni hayatlar, yeni kitaplar,yeni filmler...Belki bunlar vesile olacaktı yeni adımlara.
                Şimdi öyle sığ bir hayatı yaşıyorum ki.
                Hayal ettiklerim ile yaşadığım arasında öyle farklar var ki.
                Buna sebep benim !
                Yanlış tercihlerim beni buraya getirdi.
                Yanlış yollardan yanlış hayatlardan geçtim.
                Kendine gel kendine gel üst insan ! demek için kaleme aldım bu yazıyı.
                Artık zamanı gelmedi mi ?
                Ve keşifdaşım çok önceleri tanıştığı o satırları paylaşıyor benimle...
                Nasıl da denk düşmüş hayatımıza...

                          "nerede tükettin ömrünü?
                           bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın pırıltısı, güzel ve firari bir cinnet-
                           geçmişinde bunların hiçbiri yok;
                           hiç bir sayıklama senin ismini taşımıyor..
                           seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor..
                           iz bırakmadan kayıp gittin..
                           senin rüyan neydi peki???"

                      Nihayet bana bir türlü geçmek bilmeyen konuşmanın sonuna geliyoruz.Boynuna sarılıyorum yaşlı gözlerimle içimi çekiyorum.
             Ve artık ne istediğimi biliyorum !
               
               

10 Ocak 2011 Pazartesi

Keşifdaşıma !

   Bahar gitmelerin mevsimi diyor şair, haksız da sayılmaz hani...Ben kendimi terketmek istiyorum şu sıralar sığamıyorum sanki bünyeme...Yenilenme tazelenme ve en önemlisi birkaç ay sonra keşif arkadaşımın yanında olabilme ihtimali heyecanlandırıyor beni...İhtimal  dahilinde olman bile güzel ki!
   Bir yapılacaklar listesi hazırladım bugün saçma sapan deli işi  :)Ama ciddiye aldım biliyor musun ? :P
İhtiyacım varmış meğersem! Hem kendimi bu denli dinleyip hem bu kadar zamandır suskun kalmışım kendime...''Herşey anını bekliyor''du işte..(:
    Aşk`ta tekrar tekrar altını çizip eskiteceğim satırlardı bunlar...Aslında bakarsan her insanın hayatına giriyor bir Şems bir Aziz...Aşka açabildiğin ölçüde kalbini kendini buluyorsun karşındakinde.Oturup uzun uzun 'hiçlik,heplik'kavramlarını tartışmak isterdim kaşif kişiliğinde.
     Hani bazen yaşarsın çok çok iyi bilirsin hayatın sana kattıklarını yaşarken duyduğun hüznü hazzı  fakat bir türlü dillendiremezsin.Ben sessiz , dingin ve aslında oldukça yoğun bir biçimde yaşarken sen dillendirdin yüreğimdekini...
      ''Eğer çok sense biri yanında olmadan da yaşar sende, herzaman varlığa ihtiyaç var mıdır ki ?
Buna alışırsa benliğin hiç olarak hep daha fazla yaşar sende!''Ve işte dost!Bir solukta anlatıvermişti.Bana inat , bozuverdisessizliği!
        Gönül dostluğu değil de nedir bu ?Ruhlarımız tamamlıyor birbirini.Aramızdaki mesafelere inat mı ?Yüzünü bile görmediğim sesini birkaç kez işittiğim bir insan evladına duyduğum bu derin muhabbet!Anlamış değilim.Ama işte bazen kısalıyor mesafeler, ayrıntıdan ibaret oluyor kilometreler...
         Bense ayrıntıları sevemedim hiç!Ayrıntıların insanı acıtan ,kıran dengesini bozan haline inat düz,net bir insan olmayı hayata da düz bakabilmeyi istedim.Başardım da çoğu zaman! (:
         Bu da o 'an'lardan biridir aslında Ayşecik ! (:     
         Yol ayrıntı kalplerimiz bağlıyor bizi birbirine
        İsmini hatırlamadığım bir şiir de şöyle diyordu..
''güzeldir ,yanında kaldıkça güzel ;
oysa ,
iyi olanı aynıdır,
yanında da senden uzaklaşsada...''
         İyi ki varsın keşifdaşım !Her daim güzel işler yapmama vesile olan cesur yüreğin iyi ki benimle.
Daha mutlu olamam inan ömrümde.Varlığın mutluluk sebebi.Senin için çok önceleri kaleme aldığım bu yazı meğer bloğumda yayınlayacağım ilk yazıymış.
         Yine bir kapı açtın ömrüme.
          İyi ki!