15 Haziran 2012 Cuma

Siz Yunus`un Nasıl Yandığını Nereden Bİleceksiniz ?

“Herhalde…” der Çehov, Kara Keşiş öyküsünde “…en tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır.”
Öte yandan, az anlaşıldığı için çok sevilen bir büyük insandır Yunus Emre.
Demiştir ki Yunus:
“Kaçagörün cahillerden
Tanrı bîzâr bahîllerden”

“Yunus olma câhillerden,
Irak kalma ehillerden
Câhil ne var mü'min ise
Câhillikten kalır değil”
Cahillerden kaçın, Tanrı cimrilerden, paylaşmayanlardan bıkmıştır. Bilginin ve bilgili insanların bugün bile -aradan geçen dokuz yüz yıla rağmen- hâlâ bu kadar kıymetsiz olduğu bir topluma verilen mesaja bakın. Bilgiyi arayın, ehline danışın, bilenlere yakın olun, cahil kalmayın, cahillerden kaçın.
Cahil insan mümin olsa bile, önce yine cahildir. Cahil insan mümin olsa, sadece cahil mümin olabilir.
Paylaşın! Bilginiz varsa bilginizi; sevginiz varsa sevginizi; emeğiniz varsa emeğinizi; paranız varsa paranızı; malınız varsa malınızı… Tek başına insan olunmaz, insanlığın sorunlarına, yoksulluğuna, açlığına duyarsız kalmayın.

“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil

Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil”
Dinin özü güzel ahlaktır, içi doldurulamayan, anlamı anlaşılamayan birtakım ibadetler güzel ahlakın yanında çok az şey ifade eder. Eli yüzü yıkayıp, birtakım hareketler değildir namaz. Hayatının tamamıyla bir bütünlük oluşturur. Herkes abdest alıp namaz kılabilir ama aslolan güzel ahlaktır. Yüksek bir ahlaki seviyeye çıkabilmek bilgi, gerektirir, gayret gerektirir, emek gerektirir, kişilik gerektirir. Asıl amaç budur.
Hiçbir iyilik, küçük değildir.

“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir”

Cahilliği yerden yere vuran Yunus’un ilim hiçbir şey ifade etmez demesi mümkün olamayacağına göre işe yaramayan, sorunları çözmeyen, insanları büyüklenmeye sevk eden işlevsel olmayan bilgiyi eleştirdiği aşikârdır.
Yunus, günümüzde de olduğu gibi tarih bilmeden, felsefe bilmeden, edebiyat bilmeden, psikoloji bilmeden, sosyoloji bilmeden hulasa hayatı, insanı anlamadan din adına, Tanrı adına ahkâm kesenleri, dilediğini cennete, dilediğini cehenneme gönderen sözde ulemayı ve takipçilerini eleştirdiği apaçıktır. Hayatta hiçbir şeyi doğru dürüst anlamayan birinin Tanrı’yı anlaması ne kadar mümkündür?
Anlamını merak etmeden, anlamına yoğunlaşılmadan okunanlar, yapılanlar; insanı daha iyi insan yapmayan her şey değersizdir.
Âşık Yunus’un sağlam bir medrese eğitimi gördüğü, sanıldığı gibi bir halk ozanından öte bir divan şairi olduğu bilindiğine göre kendisinin, çağdaşı olan ulema sınıfıyla bu denli ayrı düşmesi anlamlıdır.
Demek ki o günlerde de bugün olduğu gibi asıl derdi tam olarak anlaşılamamış yalnız ve çok büyük bir insandır Yunus. Döneminde anlaşılmış, değer görmüş biri şu sözleri niye söyler:
“Âşık Yunus söyler sözü
Yaş doludur iki gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selam olsun”

Aleyküm selam!
(Adem Dirican)

10 Haziran 2012 Pazar

Hala Yaşıyorken

'Zordan da zor.
Çok çetrefilli bir yol bu.
Benimse bırak pusulayı
Doğudan doğmayı becerebilen
Bir güneşim bile yok.'

Güneş bize inat değil bizimle bir doğuyor demişti bugün kelimelerine sarıldığım dost.Oysa bazen gücü olmuyor insanın.Adım atacak hali kalmıyor hayata.İşler yolunda gitmediği zaman yenildim diyor .Yenildim ,kaybettim.Kaybettiğin nedir diye sormak gelmiyor aklına.İnsan ne zaman kaybeder ,ne zaman yenilen olur. Bunun cevabını bilmiyor.

Yaşadım diyor ,bildim ,acı çektim,sevdim.Oysa yaşadım dediklerinin yalnızca kenarından geçmiş.Görmüş dokunamamış.İşitmiş de konuşamamış.
Yaşamı üzerine afili bir cümle kurmanın heyacanını duyarken  yarım kalmış hep cümleleri.Heyecanın yerini hüzün almış.O buna da razıymış ya yine de tamamlanamamış.

Kaç defa en başa döndün ?Kaç defa ''yeniden'' diyerek soluk aldın.Her seferinde bir öncekinden daha yorgundun.Daha eksik,daha tahammülsüz.Yitirdiğin, yaşarken senden eksilen onca şey  varken nasıl güçlü olabilirdin ki ? Yeniden demenin zorunluluğunu hissederken içinden inancını da taşıyor muydun ?

Uzun uzun seyrettin bu sabah aynadaki yüzünü.Pek memnun etmedi seni gördüğün ,dudağına yalancı bir tebessüm kondurdun.Saçlarını yana doğru taradın.Dağılmış kaşlarına takıldı gözün biraz da kalınlaşmış mıydı?Sahi sen incecik severdin değil mi ? Ne zaman ?

Ne zaman yabancı oluyoruz kendimize.Hangi hududu aştığımızda çıkıveriyoruz benliğimizden.Oysa inandıkların vardı seninde.Hayallerin ,arzuların,ideallerin...Neyin uğruna feda ettin onları.Nerde unuttun kendini ? Evet sebeplerin vardı seninde.Ardına sığındıkların.Peki neden sıralayamıyorsun peşpeşe.Kandırmıyor değil mi hiçbiri seni de.

Belki hala inandıkların var diye.Belki bu defa burnunun dikine yürüyüp gideceğini ,gitmek istediğini bildiğinden.Hatırla diye belki.Önünde uzanan o yolda bugün korkusuzca yürü diye.Sebeplerin çok çok bir çok.Bugün yeniden kendin ol diye ama en çok.

Dilimin ucuna gelip de söyleyemediğin onca kelimenin anısına ,

Kelimeler kelimeler diyorum şimdi ben de ; ''Kelimeler bazı anlamlara gelmiyor.''

                                                                                                                           


8 Mart 2012 Perşembe

Dünyayı keşfetmek için yola çıktık ama unuttuk bir sokağın ucundaki soluk perdeli evlerimizi, güllerimizi, öpüşlerimizi… Ve d(erken) kurtaramadık da birbirimizi. Şimdi sevmediklerimizi sevmeyi deniyoruz. Yaşadıklarımızı değil, artık y(aşamadık)larımızı özlüyoruz..

Yılmaz Odabaşı

18 Şubat 2012 Cumartesi

(...)

Yağmur yağardı tüm gece ,damlalar peceremde ,
Bir şey olacağı yok ama insan, bekliyor bekliyor işte.